The document has moved here.
|
||
![]() |
2019'a Beş Kala Türkiye | |
Özhan Mete | ||
ozhanmetechp@gmail.com | ||
Genellikle her senenin sonunda bir önceki sene için "iyisiyle, kötüsüyle koca bir seneyi devirdik" denir. Ben ise kendi payıma kötülüklerin çok daha fazla olduğu bir seneyi devirdik diyeceğim. Zira geçen koca bir yılda kayda değer bir gelişme göremedik. Hani yeni bir yılın başında "yeni seneden ne bekliyorsunuz?" derler ya. Ben eminimki ezici çoğunluk 2018'in başındaki beklentilerine bir cevap alamadı. Alamadığı yetmez gibi birde üzerine dahada kaybetti. Yurttaşlarımızın geneline bir sorsanız ve adaletli şekilde yayınlasanız bin ah işitirsiniz. Ancak buna rağmen AKP yine birinci parti ve Genel Başkanı'da Sn.Bahçeli desteğiyle Saray'da rahatça oturabiliyor.
Türkiye'de doğru ve düzgün giden hiçbirşey yok. Ekonomi, dış siyaset, sosyal yaşam, sağlık, eğitim, özgürlük, barış, adalet. Yaşamımızı ilgilendiren ileriye dönük kat edilmiş bir yol olmadığı gibi tam tersine geri gidiliyor. Düzelebileceği hakkında ufukta bir umutta görülmüyor.
Kısaca 16 yıllık AKP iktidarının karşılığı "sıfıra karşı sıfır elde var sıfır" dan ibaret. Sonuç (0) olunca eksili rakamların artık değeride kalmıyor.
Yanlış dış politikalardan kaynaklanan Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik dar boğaz, bunların sonucu doların zamansız iniş, çıkışları ile bunun devamı enflasyon, enflasyonun tetiklediği zamlar, zamların yarattığı istikrarsız piyasalar, Halkın yaşam standardının her geçen gün dahada geriye düşmesiyle insanların sosyal yaşamındaki dejenerasyon da artıyor. Toplumsal ahlakın her geçen gün bozulması, insan ilişkilerinin kin ve nefrete dönüşmesi, kavgaların, psikolojik sendromların her alanda artması...daha bir çok olayları sayabiliriz. 11 bin dolar üzerinde denilen Milli Gelirin yüzde 10'nun bile insanların yaşamlarına yansımaması işte tüm bunların sebebidir.
Doların düşmesi ve ekonominin kurtulmasını, faizleri artırmakta gören bir hükümetin zaten tüm ekonomik politikaları çoktan iflas etmiş demektir.
Kısaca bugüne kadar AKP Hükümetleri ya faizleri yükseltip dövizi düşürmüş yada dövizi yükseltip faizleri düşürmüştür. Bu ikilemde nakit üzerine dönen bir piyasada sadece parası olan yüzde 10-15'lik kesim mutlu edebilmiş ancak Halkın yüzde 80-85'lik kesimi ya döviz yada faizlerin azizliğine uğrayarak borç batağına girmiştir. Önceleri düşük faizlerle borca zorlanan Halk zaman içinde dövizin yükselmesiyle yoksullaştırılarak, borcunu ödeyemez hale getirilmiş, şimdide yüksek faizlerle kredi alarak geçmiş borçlarını kapatabilmek durumuna düşmüştür.
Geçmişte siyasette Halka yedirilmeye çalışılan "Özür dilemek" adeti şimdilerde ekonomiye uyarlanmıştır.
1. Yanlış alınan vergi yada cezaların bir kısmını yada tamamını önce tahsil etmek ve sonra pardon yanlış olmuş diye geri çekmek.
Bu durumda ceza miktarına göre eğer yüksek bir rakam değilse kaç kişi gidip yanlış ödediği parasını geri almak için kendisine uzak yerlerde, kuyruklarda vaktini harcıyor? Bunlar Devlete kalmıyor mu? Devlete yine Milyarlarca haksız para girmiyor mu? yada geç tahsil edilen bu paraları Devlet bünyesinde değerlendirip bir nevi faiz getirisi elde etmiyor mu? Eğer bir yanlışlık varsa para iade edilirken vatandaşa faiz ödeniyor mu? Her özürde her bir kişinin her olayda hayatından yada izin aldığı iş yerinden bir günü gitmiyor mu?
2. Astronomik olarak, enflasyon yada döviz artışına göre yapılan doğalgaz, elektrik..vs kalemlerine yapılan zamlar seçimler öncesi bir parmak bal misali yüzde 10 kadarı geri çekilecek deniliyor. Bir bakıma yine bizler kandırılıyoruz. Zaten faizlerin artırılıp, dövizin düşmesi nedeniyle daha önce yapılan astronomik zamların geri iadesi gerekiyordu yani anormal birşey yok. Ancak Sn.CB. bunuda sanki Halka bir bağışmış gibi seçim yatırımına dönüştürmeye çalışıyor. Aslında bu haksızca zamların bir kısmının geri iadesidir. Peki bu paraların faizleri nerede? Yine Devlette.
Buralarda Devletin Halktan zaten fazladan aldığı paraların bir kısmını geri ödeyip faizlerinin ise cebe atılarak, Halka bir kazançmış gibi sunulması çabaları vardır?. Bir başka Ülkede buna kim yada kimler inanır? Bunların siyasi bir bedeli olmaz mı?
Sağlık...alanında hastaneler artık bedava deniliyordu. Özel hastanelere bir gidin bakalım. Sosyal güvenceniz olsa bile anlaşmalı hastanelerde muayene ücreti ortalama prof. 250, doc. 150, uzman ise 90 tl.dir. bunu ödemeden muayene bile etmezler diğer tahlil, röntgen, tetkik ve ameliyatları saymıyorum. İstersen acil durumda hastaneye git bedava diye o zaman hiç kapıdan giremezsin, acil servislerin bir anda kapısı kapanır. Ya yatak olmaz yada olsada pazarlık edip istedikleri parayı ödemeden kapı açılmaz. Olduda baskı yaptın açıldı diyelim. Bir anda senin aciliyetini normal müracaa çevirirler ve can havliyle bir çok belge imzalatırlar. Hani sağlık sorunu çözülmüştü? O da yok.
Adalet.. Bunu anlatmaya gerek yok. Zengin ve paralılara göre bir Hukuk sistemi aynen devam ediyor. Paran varsa suç işlesen bile yanına kar kaldığı ve bunun karşılığı garibanların ezildiği bir Ülke haline geldik. Fikir özgürlüğü yok. Siyasiler, gazeteciler, yazarlar, sanatçılar içerde yada bir kısmıda mahkeme kapılarında sürünüyor. Çete ve terör olaylarında gerçek suçluların yargılanamadığı, elini kolunu sallayarak gezdiği bunların yerine çoğunlukla ikincil derecede kullanılan kişilerin göstermelik olarak yakalanıp, tutuklandığı ve bir türlü işin özüne gidilemediğini gördük ve yaşadık.
Eğitim...Tam bir kaos içinde. Aslında iyi denilebilecek konuştuğunda önemli sözler söyleyen, güzel projeleri olan bir sorumlu Bakan var. Ancak bu kişi ya sözleri ile özü farklı yada baskıyla yapabileceklerini hayata geçiremiyor. birileri önünü kesmeye çalışıyor olabilir. Zira öğrencilerin kafaları karışık, günübirlik değişen tedrisatlar, bir önceki sene farklı sonrası daha farklı bir eğitin sistemi kafaları karıştırmış durumda. Burdan ne sağlıklı eğitim nede yetişmiş bir insan çıkamaz. Maddi imkanı olanlarda bu Ülke okulları yerine dışarı kaçarlar. Özel imkanları olan paralı okulları bitirenlerde beyin göçleri hızla devam eder..
Dış siyasette ise savrulmalar devam edip durdu. Barış yerine savaş rüzgarları esti, halada farklı bir durum yok. Başta ABD ve bazı batılı Ülkeler ise devamlı taraf değiştirerek bizi oynatmaya devam etti ama ne istediyse de köşeye sıkıştırıp, almasını bildiler. Sonuçta son durumda Rusya ve Doğu Bloku'nun kucağına itildik. Şimdi bu bloktanda ilerde karşımıza ne sorun çıkacak? diye bekliyoruz. ABD Suriye'yi terk edecekmiş. Bu imkansızdır. Sadece taktik ve strateji değişikliğidir. İsrail Lobisi ve Ortadoğu'daki siyasi ve ekonomik çıkarları ortadayken bunları terk edip evine dönmesini beklemek iyimserliktir. Donald amcanın ABD ve Pentagon'un yıllara dayanan Ortadoğu politika ve planlarını bir anda çöpe atabilecek gücüde yoktur. Bunu sadece terör örgütleri dahil müttefiklerine gözdağı ve blöfü olarak görebiliriz. Yarın bir bahaneyle aynı bölgede bir başka yere taşınırlar.
Elbetteki, bütün bu yanlışları biz ve bizler gibi düşünen insanlar her gün görüp, yaşıyorlar. Aslada yutmuyorlar. Ancak nefesimiz belli yere kadar ulaşıyor. Nedense hep yüzde 49'a takılıyor. Karşımızdakiler demokrat olmadıkları ve demokrasilerde azınlığında hakları umurlarında olmadığından yüzde 51'i kesimi üstünlük, bu oranın geri kalan yüzde 49'unu ise yok sayıyorlar. Bizler ise hala umut ve sabırla demokrasi mücadelesine devam ediyoruz.
İşte bu nedenle AKP ve Saray bizleri hiç sevmiyor. Bu direnme gücümüz işlerine gelmiyor. susmamızı ve susturulmamızı istiyorlar. Saray'ın sevdiği kimseler sadece bunları yutturdum sandıkları Halk kitleleri ile susturup, sindirdikleri havuz medyası. Bu medyanın bir kısmınında zaten bir zamanlar Feto'nun yalaka ve sevicileri olduğunu biliyoruz. Bunlar Ergenekon ve Balyoz'larda bu çetenin kalemşörlüğüne soyunan, 17-25 Aralık'larda Feto yanında olarak bu sefer AKP'ye saldıran ve 15 Temmuz'dan sonra ise oyunları bozulunca korkudan yine saf değiştirerek tekrar Saray'a yamanmak zorunda kalan malum dönek ve pervane basındır.
Geçtiğimiz 2018 yılında AKP, daha doğrusu Saray'ın Yönettiği Türkiye'nin mevcut durumu özetle bunlardır.
Yerel Seçimlere gelince; Anamuhalefet partisi CHP ile İyi Parti anlaştı. CHP bilhassa Ankara ve İstanbul'da Büyükşehir adaylarını belirledi. Ankara'da Sn.Mansur Yavaş'a biraz itirazlar olsada İstanbul adayı Sn.İmamoğlu'na örgüt anlamında bir sorun olmadı. Büyük çoğunluk İstanbul adayını içine sindirdi ve kabul etti. Zira örgütten gelen ve İlçe Başkanlığı yapmış bir isim olması ile gençliği, dinamikliği ve denemiş vizyonuyla İstanbul için iyi bir aday olarak kabul gördü. Hatta öyleki AKP'liler karşısına liyakat ve tecrübe dolu Sn.Binali Yıldırım'ı bile yıprandığı için çıkarmakta tereddüt ediyorlar. Adını bile resmen açıklayamadılar. Umarım Ekrem İmamoğlu İstanbul için iyi bir aday tercihi olacaktır.
Ve tabiki sadece Büyükşehir tek başına önemli değildir. Birde İstanbul'un İlçeleri vardır. Buraya atanacak adaylarında en azından Sn.İmamoğlu gibi davaya inanmış, genç, dinamik, geçmişte yıpranmamış, yaratıcı, Halk ve esnaf hatta Genel Merkez ve Yönetimlerle kavgası olmayan kişilerden oluşması gerekir. Ancak bu şekilde elbirliği, birlik ve beraberlik ile çalışmak sağlanabilir. İlçeler Anakent gibi büyük bir puzzle ın parçalarıdır. Bir tanesinin bile eksik olmaması gerekir. Sen kendine muhalif ve her alanda seni yıpratmak için partisini düşünmeden sadece kendi payına çalışan kişilerden "İlçe Belediye Başkan Adayları" yaparsan, yarım puanın bile önemli olduğu bir bütünde örgütü çalıştırıp beklediğin neticeleri alamaz, halkı ve esnafı sandığa götüremezsin. Belki rahatça kazanacağın yerleri yine kazanırsın ama sadece Başkan Adayı olacak kişileri ve ekibini tatmin ve memnun etmekten öteye geçemezsin.
Koskoca bir yılı özetleyip, yorumla birlikte bu satırlara sığdırabilmenin zorluğu içinde yeni bir seneye 5 kala tüm Yurttaşlarımızın Yeni Yılını kutlar, sağlık ve huzur dolu bir 2019 dilerim.
|
||
Etiketler: 2019'a, Beş, Kala, Türkiye, |