Moved Permanently

Bugünkü makalemde çok güzel şeyler yazmalıydım. Seçimler sonrası başarılı olacağımız, en azından AKP'yi önceki seçimden yarım yada bir puan geride bırakarak, Saray'ın seçim dayatmalarını boşa çıkaracağımız ve tek başına iktidar beklentilerini engelleyeceğimiz umudunu taşıyordum. Hatta bugün yazacağım yazıyı bile zihnimde tasarlamıştım.

Ancak malesef yine olmadı. 

Ve dün geceye nazaran biraz daha sakinleşerek, eleştirilmekten hoşlanmayan, demokratlıktan yoksun ve bu sonuçları hala olumluymuş gibi lanse etmeye çalışan bazılarının rahatsız olacaklarını bilerek yazıyorum.

Bugüne kadar hep kendileri konuştular bizler rahatsız olduk ne yapalım bundan sonra birazda kendileri rahatsız olsunlar.                                                                                                

Zira ülkenin geldiği ve getirildiği durumda üst üste gelen seçimler öncesinde bizler hep sustuk, yapıcı, birlik ve beraberlikten yana olduk, acımasızca eleştirenlere karşı CHP'yi hep savunduk, eleştiri yapmaktan kaçındık, insanlara sukunet ve sabır telkin ettik, CHP için acizane çalıştık, çabaladık, propaganda yaptık. Ama artık konuşmanın zamanı geldiğine ve bundan sonra kaybedilecek başka bir seçim kalmadığına göre susmanın CHP'ye hayır getirmeyeceğine inanıyorum..

....

Evet 7 Hazirandan sonra bu seçimler öncesi AKP her türlü seçim ortamını, terörüde kullanarak kendisine göre ayarlamıştır. Bu sürece Cumhurbaşkanı müdahil olarak her türlü maniplasyonu yapmıştır. Sn.Başbakan koalisyona yaklaşır gibi görülüp yine Saray'ın dediklerine uymuştur. Seçim hükümeti medyaya baskı ve operasyon yapmıştır. Adil bir seçim olmamıştır.                                                                                                                                                              

HDP hala terör örgütüyle içiçe, bu kadar olaylara rağmen onların savunucusu olarak, devamlı uyardığımız yanlış siyasetini devam ettirmiş ve PKK ile birlikte AKP'nin ekmeğine yağ sürmüştür. MHP'ye gelince bilhassa Meclis Başkanlığı ile koalisyon çalışmalarında anlamsız inatçı ve uzlaşmaz tutumuyla geçmiştede olduğu gibi AKP'ye destek olmaya devam etmiştir.vs.vs... 

 
Hepsi tamam...

Yaşananlardan yola çıkılarak buna benzer birçok haklı bahaneler üretilebilir.

Peki sadece bunlarmı AKP'ye yaklaşık 10 puanlık kaybettiği oyları geri getirerek tek başına iktidarlarının önünü açmıştır?

Neden bu iki partinin kaybettiği daha doğrusu 7 Haziran'da emaneten aldıkları oyların bir kısmı bile CHP'ye değilde nerdeyse tamamı AKP'ye dönmüştür?...

Eğer bunun sebepleri irdelenmezse, parti olarak özeleştiri yapılmazsa, sorumlular hesap vermezse gelecek için CHP'nin önü kesilmiş ve partiye gönül vermiş milyonların umutları yine boşa çıkarılmış olur.

AKP 7 Haziran seçimleri sonrası kaybeden olarak kendi özeleştirisini yapmış, yenilen kadrolarını revizyondan geçirmiş, adaylarını değiştirmiş, CHP'nin güzel seçim vaad ve programlarını çalarak, bunları daha Milliyetçi bir politika ile süsleyip halka sunarak kendisini tekrar kabul ettirmiştir. Hatta bugün bile MYK'sını toplayarak %50 ye yakın oy alıp zafer kazanmalarına rağmen alamadıkları oyun hesabındadır.

Peki CHP bu güzel seçim vaadleri ile programların esas sahibi, ülkenin kurucu ve yurtsever partisi olarak neden kendini halka anlatamadı? Neden güven veremedi? Halk neden CHP yerine AKP'yi tercih etti? Neden bu iki partinin kaybettiği oylardan en azından yarısı bile alınamadı?

Bunların nedenlerini elbetteki ilerde çok konuşacağız.                                                                                           

Şimdilik kısaca şunları söylemekle yetineceğim;

CHP'nin dışındaki partilerin ne yaptığı yada yapamadıkları önemli değildir. Bu onları bağlar. Önemli olan CHP'nin neleri, niçin yapamadığıdır. Zira bu ülkede AKP'nin önünü kesebilecek tek parti ne olursa olsun yinede CHP'dir.

Bu seçimlerde icat edilen 4 gün tatile rağmen yeterli katılımda olmuştur. Ancak CHP yine beklenen oyu alamamıştır.

Sn.Kılıçdaroğlu iyi niyetle çalışmıştır. Elinden gelenide yapmıştır. Buna hiç şüphe yoktur. Ancak bu çabaları yeterli olmamıştır. Tek başına kalmıştır. Belkide 6-7 seçimdir hep aynı yenik kadrolarla devam ettiğinden tepki almamak için onları halktan saklamak zorunda kalmıştır. Ancak bu kadroların oluşmasında tek sorumlu da kendisidir.

Sn.Genel Başkan sorumluluğunun gereğini yapmalıdır. Her kimin bu başarısızlıklarda katkıları varsa artık hesabını onlardan sormalı daha sonra partililere dönüp hesap vermelidir. En azından delegasyonun önünü açmalıdır. 
                                                                         

Başarısızlığı telafinin tek yolu Sn.Kılıçdaroğlu'nun CHP'deki birlik ve beraberliği bozmadan, partilileri bir arada tutarak, kimseyi dışlamayıp, kırmadan, ikilik yaratmadan olması gereken revizyona katkı sağlamak ve işi örgüte bırakmak olmalıdır. 

CHP Örgütü elbetteki gerekeni yapacak, yanlışların hesabını sorabilecek güçtedir.

Bu son sonuçlardan sonra başka bahanelerin altına sığınmanın alemi yoktur. Önümüzde değişime yönelik 3-4 yıl olsada aslında siyaset için kısa bir süredir. Zaman ise çok çabuk ilerlemektedir. Her kaybedilen gün CHP'nin geleceği ile bu partiye gönül veren umutların iyice tükenmesi anlamına gelir.

Siyasette hesaplara ara vermek, ertelemek karşında başka alternatiflerin oluşmasına yol açar. Mevcut elindeki oy oranınında kaybolmasına yada bölünmesine sebep olurki, kurucu bir parti olarak CHP için hiçte iyi olmaz. Ülke için esas tehlike burdadır.

CHP'ye gönül ve destek veren gerek sokaktaki yurttaşlar ve seçmenler, gerek stk lar, gerekse parti içindeki emekçiler, üyeler...hemen herkes 7 Haziran seçimlerinden beri CHP'de artık bu hesabın beklentisi içindedir.