Moved Permanently

"Fırat Kalkanı" harekatından sonra şimdide "Zeytin Dalı" adıyla Afrin Operasyonu başladı. Sınır güvenliğimiz açısından önemli olan bu operasyona Anamuhalefet olarak CHP’ninde destek vermesini doğru buluyorum.  Ancak bu destek verilirken Ülke içindeki önemli gündemlerin unutturulmasına meydan verilmemelidir. AKP ise bunu fazla abartarak iç siyasete yönelik kullanmamalıdır. Bu iktidarı ve muhalefetiyle Ülkenin ortak sorunudur.

Nede olsa sınır güvenliğimiz ve teröre karşı mecburi tedbirlerdir.  Her Devletin olmazsa olmaz görevidir. İşin bu yönünden bakarsak ABD, Avrupa ve sınır komşularımız ile Nato nezdinde yapılmış güvenlik anlaşmalarına göre haklılık kazanırız. Ancak planlanan ve verilen sözden daha ileriye gidip, komşu Ülkenin mevcut Hükümetini yada toprak bütünlüğünü tehdit eder duruma gelirsek o zaman işin tersine dönüp, herkesi karşımıza alacağımızıda unutmamalıyız.  

Beğeniriz/beğenmeyiz Suriye Merkezi hükümetinin başı Esad ile bir şekilde bizzat Türkiye olarak tekrar diyalog kurmalıyız. Onu hala yok sayarsak bundan kendilerine pay çıkarmak isteyen emperyalist Devletler ile destek verdikleri terör örgütlerinin araya girmesi engellenemez.  Emekler boşa gider ve tekrar başa döneriz. Bu işlerin çözümü artık ABD ile olamaz/olmamalıdır. Bölge Devletleri ve komşularımız ile ortaklaşa çözüm aranmalıdır. 

Birazda önemli bir sürece girmiş olan CHP'den söz edelim. 

İl Kongresi sonrası CHP’de ilk kez İstanbul’a bayan bir İl Başkanı seçilmesiyle birlikte İstanbul siyasetinin bir ivme kazanabileceğini, örgütün başarı olasılığının artabileceğini dile getirmiştim. Sn.Kaftancıoğlu İstanbul’u mutlak alabilmek için mevcut kadrolar dışındada önemli çalışmalar yaparak daha donanımlı ve tecrübeli kişileride kadrosuna katabilir.

Her zaman söylediğimiz gibi İstanbul’u almak Türkiye’yi almak demektir. Bunun için ne gerekiyorsa yapılmalı, partili olan herkeste destek vermelidir. Önümüzdeki seçimler son şanstır. 

3-4 Şubatta yapılacak 36 ncı Olağan Kurultay'a gelince;                                                                                                          

Yaklaşan Kurultay için Sn.Kılıçdaroğlu'nun karşısına bugüne kadar üç aday çıkmıştır. Sn.Muharrem İnce, Ümit Kocasakal ve Ömer Eminağaoğlu.

Sn.İnce’nin imzaya yönelik bir sorunu olacağını sanmıyorum. Sn.Kocasakal ve Sn.Eminağaoğlu için yeterli imza bulabilmeleri zordur. Böylelikle sonunda büyük ihtimal Sn.İnce’nin lehine çekilmek zorunda kalacaklardır. Bu çekilme Sn.İnce için faydalı mı yoksa zararlı mı? olur bunu kongrede göreceğiz. Ancak bu iki ismin alabileceği bir kısım imzalar, kendileri aday olmasada zaten Sn.İnce’ye verilecek muhalif desteklerdir.

Dolayısıyla Sn.İnce’nin pekala kendisinin alabileceği imzaların diğer iki aday arasında bölüşülmesi aynen cepteki sabit paranın bir kısmının diğer ceplere aktarılması gibidir. Haliyle bunların sonucu olabilecek pazarlıklarla yapılacak PM listeleri Sn.İnce’nin elini zora ve dara sokabilir.

Sn.Kılıçdaroğlu’nun ise böyle bir sorunu yoktur. Ufak istisnalar dışında kemikleşmiş delege tabanı zaten bellidir.

Benim düşünceme gelince...

CHP’de herhangi bir üyenin aday adayı olarak ortaya çıkmaları en demokratik haklarıdır. Birden fazla adayla yarışmak ise parti içi demokrasi açısından önemlidir. Ancak bu süreçte Genel Başkan değişikliğinin gerçekleşmesi imkansızdır. Sn.Kılıçdaroğlu tekrar Genel Başkanlığı kazanacaktır.

Aslına bakarsak CHP’de Genel Başkan sorunu yoktur. Zira Sn.Kılıçdaroğlu bugüne kadar sert muhalefetini her alanda ve platformda elinden geldiği kadar yapmaktadır.  Referandum sürecindeki diğer muhalif partilerle işbirliği ve alınan başarılı “HAYIR” oranları ile bunun sonrası Hak, Hukuk ve Adalet yürüyüşleri bunu göstermiştir.                                                                                                            

CHP’de esas Tüzük sorunu vardır. Mevcut tüzük ile kim Genel Başkan olursa olsun bundan daha başarılı olabilmesi ve seçim kazanması çok zordur. Kimse kimseyi kandırmasın. Önümüzdeki seçimlere yönelik kapsamlı ve iddialı bir Tüzük değişikliği şarttır. Yapılacak yeni tüzüğün uygulanabilir nitelikte olması çok önemlidir. Kongre sonrası seçilen yönetim öncelikle buna odaklanmalıdır.                                                  

Ben kongrenin sonuç bildirgesinden her zamanki gibi en çok ihtiyacımız olan “Birlik ve beraberlik” mesajının çıkacağına inanıyorum. Bu konuda seçilmiş delegelere önemli görevler düşmektedir. CHP'de ben değil biz olmalıyız. Bireysel beklentiler yerine partinin genel menfaatini düşünmeliyiz. Kongrenin barış ve kardeşlik içinde geçmesini diliyorum.