The document has moved here.
|
||
![]() |
CHP'de 36 ncı Kurultay Yorumum ve Örgütün Beklentileri | |
Özhan Mete | ||
ozhanmetechp@gmail.com | ||
Önümüzdeki seçim süreçlerine ve Ülkenin bugünkü vahim durumuna baktığımızda CHP tarihinde en önemli Kurultaylardan birisi olan 36 ncı Kurultay'da Genel Başkanlığa Sn.Kemal Kılıçdaroğlu tekrar seçildi.
Zaten Kurultay salonunu doldurarak dışarlara taşan onbinlerce partilimizden bu Kurultay'ın önemi anlaşılıyordu. Daha önce Mahalle, İlçe ve İl Kongrelerini tamamlayan CHP'yi 2019 Yerel Seçimleri ile daha sonrası Başkanlık ve Milletvekili seçimlerine taşıyacak Genel Başkan ve Merkez Yönetim Kadroları seçilecekti.
Başlangıçta 4 aday adayıyla başlayan Kurultay süreci Sn.Ümit Kocasakal ve Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun yeterli imzayı toplayamaması üzerine iki adaylı bir demokratik yarışa dönüşmüş, Sn.Kemal Kılıçdaroğlu 790 Sn.Muharrem İnce ise 447 oy almıştır. Tekrar Genel Başkan seçilen Sn.Kılıçdaroğlu’nu kutlarım.
Kurultayda seçimleri kaybetmesine rağmen her zaman olduğu gibi etkili ve sert bir konuşma yapan Sn.İnce’de kendisinden beklenen direnci göstermiştir. Tabiki Kurultay ortamındaki sert konuşmaları anlayışla karşılanabilir ancak Kurultay akabinde tv lerdeki açıklamaları bana göre pek şık olmamıştır. Ancak Kurultay performansı için kendisini tebrik ediyorum.
Bu Kurultay’da ilk kez 49 mükerrer imza polemiği yaşanmıştır. Divan önemli bir hata yaparak her iki tarafada verilmiş imzaların aslında kime ait olduğunu zamanında tespit etmeyerek Sn.İnce’yi adaylaştırmış ve kendisine konuşma hakkı vermiştir. Bu yapılan hata üzerine Sn.Kılıçdaroğlu araya girmiş, imzaların karşı tarafa yazılması için dilekçeyle müracaat etmiş böylece muhtemel bir kaos önlenmiştir. Bir bakıma Divan’ın hatası telafi edilmiştir. Zira Sn.İnce’ye konuşma hakkı verilmiş ve ona gönül verenler beklentiye sokulmuştu. İşin doğrusu mükerrer imza sahiplerinin Divan’a çağrılarak imzalarından birisini iptal etmeleriydi. Ama bu yapılmadı ve bildiğim kadarıyla Sn.İnce’de Divan’a yazılı dilekçeyle itiraz etmedi, itirazı sadece sözlerde kaldı.
Olduda yazılı dilekçe verilmiş ve buna rağmen Divan bunu göz önüne almamış olsaydı Kurultay bitiminde süresi içinde YSK’ya müracaat edilerek bir sonuç alınabilirdi. Ancak bu da yapılmadı.
Mantıklı olarak düşünürsek tekrar seçilmesi nerdeyse garanti olan bir Genel Başkan’ın gözü önünde Kurultay salonunda herhangi bir delegenin cesaret gösterip Sn.Kılıçdaroğlu aleyhine imza çekmesi pratikte pek kolay bir iş değildir. Olaylara objektif ve tarafsız gözle bakarsak bu durum Sn.İnce’nin aleyhine olmamıştır. Hatta belkide tam tersi olup, Sn.İnce adaylık dışındada kalabilirdi. Bu durumda yapacağı PM anahtar listesinede pek rağbet olmazdı. Daha sonra süresi içinde YSK’ya itiraz edilip seçim yenilenebilirdi; bu seferde delegeler önceki sonuç tablosuna bakacak Sn.İnce’nin yine kaybedeceğini görüp, bir bölümü bir kez daha imza vermeyerek kendisini sıkıntıya sokabilirlerdi. Buda yine Sn.İnce’nin aleyhine olurdu. Tüm bunları düşünen Sn.İnce YSK’ya itirazın kendisine bir katkısı olmayacağını bilerek, önce kendisi sonra parti açısından bence de doğrusunu yapmıştır.
Yapılan bu tasarruflar Tüzüğe baktığımızda doğrumudur? Her iki taraf açısındanda yanlıştır. Ancak kaybeden taraf durumu öncelikle kendi açısından değerlendirmiş ve süresi içinde itiraz etmemiş, sonuçlar tescil edilmiştir. Bunuda artık uzatmanın alemi yoktur. CHP bundan böyle bu tip olaylardan ders çıkarmalı, parti sorumluluğu olmayan ve sadece kişisel beklentilerle ikili oynayan bu tiplere delege listeleri yazılırken dikkat etmeli, delegelik bu kadar ayağa düşürülmemelidir.
Gelelim PM seçimlerine...
Öncelikle Sn.Kılıçdaroğlu verdiği sözünün arkasında durarak seçimleri “Çarşaf Liste” ile yaptırmıştır. Bu konuda kendisini tebrik etmek gerekir.
Bazı sürprizler haricinde beklenen isimler hemen hemen PM’ne girmiştir. Sn.Genel Başkanın listesinde olmayan sadece bildiğim 7 kişi liste delerek PM’ye girmiştir. Bana göre sürpriz olay Sn.Gamze İlgezdi’nin hem Genel Başkan hemde Sn.İnce'nin anahtar listesinde adının geçmesi, buna rağmen ancak 36 ncı sıradan PM’ne girebilmesidir. Halbuki her iki anahtardada yer alınca şahsi tahminim en azından ilk 5’e girebileceği yönündeydi. Bu durum İstanbul Milletvekili olduğu halde İstanbul’dan yeterli oy desteğini alamamış olduğunu gösteriyor.
Sn.Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi ise asla sürpriz değildir. Önceki makalemde bunu zaten yazmıştım. Mevcut Genel Başkan tekrar seçilecektir demiştim. Ancak Sn.İnce’nin alabileceği oylar herkes tarafından 300-350 civarı olarak tahmin edilirken bunun üzerinde oy alması öncelikle Sn.Kılıçdaroğlu’na peşinen 1130 imza vermiş olan delegelerin, günler önce geldikleri Ankara’da yaptıkları kulisler sonucu Genel Başkanın listesinde kendilerinin yada destek verdikleri Vekillerin yer alamayacaklarını öğrenmeleridir.
Daha sonra aynı küskün delegeler Sn.İnce ile PM pazarlıklarına girmişler ve bir kısmı bunda başarılı olmuş, liste sözü almış haliyle Sn.İnce’ye oy vermiştir. Geç kalarak listeye alınamayan diğer küskünler ise tekrar Sn.Kılıçdaroğlu’na dönmek yerine adları deşifre olunca mecburen Sn.İnce’ye oy vermişlerdir.
Özet olarak Ankara’ya giden her Delegenin tek talebi bilhassa favori olan mevcut Genel Başkan’ların anahtar listesine girebilmektir. Bu olmayınca tepki oyları olarak karşı adaya destek verirler. Bu iki adaylı her Kurultayda’da böyledir.
Kısaca Genel Başkan adaylarının fikir ve düşünce farklılıklarına yada başarı oranlarına bakmayıp sadece kendisini siyasi ikballerini düşünenler oldukça fazladır. Ve hepsinin hayali PM'dir. Arada ideoloji ve fikir farklılıkları yada olaya İlkesel yönden yaklaşanlar olabilsede bunların oranı çok düşüktür. İşte Sn.Kılıçdaroğlu’nun başta aldığı imzalardan çok daha az, Sn.İnce’nin ise beklentilerden fazla oy almasının yada bunun tam tersinin nedenlerinin başında bana göre bu tip delegeler gelmektedir.
Buda AKP’den farklı olarak CHP’de demokrasinin içselleştirilmiş olduğunun göstergesidir. Tabiki sol bir partide bunları olması gereken şeyler olarak görsekte, bazen bu kadar aşırı demokrasi sonrası oluşturulan kadroların içerisine kolayca girebilen bazı isimler seçimlerde ve parti çalışmalarında yetersiz, CHP'de siyaset ve fikir üretimi olarak pek faydada sağlayamıyorlar.
CHP'nin bundan sonraki ilk ve en önemli hedefi kapsamlı, anlaşılır ve tüm üyelerimizi tatmin edecek yeni baştan demokratik bir Tüzük yapılması olmalıdır.
CHP içindeki bu karamsarlık ve umutsuzluk üyelerimizin temsil haklarının sadece delege ağaları sayesinde seçilmiş kişilerin insaf ve inisyatiflerine bırakılmasından kaynaklanmaktadır. Geçmişte kişiye özel olarak yıllar önce yapılmış mevcut tüzük üretken, yetenekli ve nitelikli üyelerimizin önlerinde aşılması zor bir engel olarak durmaktadır.
Mevcut örgütlerde zaten aktif olarak çalışabilecek yüzde 8-10 civarında olan üyeler bu yetmez gibi birde aralarında ikiye hatta üçe bölünerek çalışmalara, eylem ve etkinliklere katılım oranları yüzde 3-5 lere düşmektedir.
Yapılacak yeni tüzük tüm aktif üyeleri kucaklamalı, onlara bu defa olmasa bile en azından gelecek siyasi beklentileri için umut vaad etmelidir. Aksi takdirde örgütlerde her zamanki gibi sen, ben bizim oğlan olarak sadece seçilenlerin çalışması, kaybedenlerin ise kenarda bunları seyretmesi işten bile değildir.
Ben başta Genel Başkan Sn.Kılıçdaroğlu olmak üzere PM'ne seçilmiş arkadaşlarımızı tebrik eder, başarılar dilerim. Artık bir şekilde güzel bir tüzük çalışmasıyla herkesin ellerini taşın altına koyması sağlanmalıdır. Bu hem kendilerinin, hem CHP'nin hemde bu Ülkenin son şansıdır. |
||
Etiketler: CHP'de, 36, ncı, Kurultay, Yorumum, ve, Örgütün, Beklentileri, |