Moved Permanently

Ülke gerçekten olağanüstü durumlardan geçiyor. Halk tedirgin ve bezgin. Hiç kimsenin sabah evinden çıkarken geri dönebilme garantisi yok. Can ve mal emniyeti kalmamış. Terör artık şehir merkezlerine ve Başkentin göbeğine kadar inmiş durumda.                                                                                
Güneydoğu'da kamuoyunun bilgisi dışında gizli bir savaş devam ediyor. Sadece teröristler değil, bunların arasında masum halk ve çocuklarda kim vurduya gidiyor. İnsanlar göç etmek zorunda bırakılıyor. Her gün şehitler geliyor, masum sivil vatandaşlar öldürülüyor, herşeyden önemlisi bu ülkede çocuklar ölüyor.

Tüm bunlar yaşanırken hala "Olağanüstü Hal" ilan edilmiyor, aslında edilmiyor değil bence edilemiyor. Zira resmen ilan edilirse AP'den gözlemci olarak birçok temsilcinin oralara gelmesi için olanak sağlanacak. AKP hükümeti nedense bunu göze alamıyor. O zaman insanların aklına şu geliyor orada Devlet ciddiyetine yakışan, hukukun üstünlüğüne dayalı, uluslararası kriterlere uygun bir terörle mücadele yapılmıyor, belkide yapılamıyor.

Peki bütün bunların sorumluları kim?                                                                                                                                                                

En başta teröristlerle pazarlığa girip Habur rezaletini yaratan AKP. Kurdukları çadır ve sahra mahkemelerinde hakimlerin pişmanmısın? sözlerine karşılık hayır diyerek birde üzerine zafer işareti yapanlara "pişmanmış" rolü biçilmesi. Mecliste tartışılması gereken kürt ve terör sorununu Meclis dışında, kendi partilerine oy devşirebilmek adına diğer muhalefet partileri dışlanarak sadece AKP ve HDP arasında çözülmeye çalışılması.

İkincisi kendi halkını katlederek, yaptığı asker sivil katliamlarla kürt sorunlarına çözüm üretiyor algısı yaratmaya çalışıp, aslında emperyalistlerin talebi doğrultusunda Ülkeyi Bölmeye ve Kürdistan hayallerini topraklarımız içinde gerçekleştirmeye çalışan PKK.  

Üçüncüsü PKK'ya destek veren, sivil ve masum yurttaşlar katledilirken bunları görmezden gelip teröristlerin evlerine taziye ziyaretlerinde bulunan, PKK terör örgütüdür diyemeyen, etnik Kürt Milliyetçiliği ve kafatasçılık yapan Meclisteki temsilcileri HDP.

Tüm bunlar bir araya geldiğinde Ülkede terörün bu boyutlara gelmesi kaçınılmazdı. Nitekim öylede oldu.

Geçtiğimiz yıllarda sözde Kürt açılımı adı altında o bölgedeki kazılan tünel ve hendekleri göremeyen, görsede umursamayan ve bunlarıda açılımın birer parçası olarak nitelendiren, şimdi gerçeklerle yüzyüze kalınca suçu o Bölgedeki HDP'nin Yerel Yönetimlerine atan, insanların aklıyla alay eden, kendisi dışında suçlu arayan bir AKP Hükümeti...

Şimdi atı alan Üsküdar'ı geçtikten, ülke kangölüne döndükten, bu kadar sivil ve askeri şehitler verildikten, çocuklar gençler katledildikten sonra hükümet tarafından "terör karşısında herkesin ortak tavır alması gerekir" şeklinde pişmanlık içeren sözler. 

Beyler sizler asla pişman olmazsınız. Pişman olan açıklamalarında bugüne kadar yanlış yaptıklarını dile getirir. Bunlar şu anda içine düştüğünüz çıkmaz durumun sorumluluğuna diğer Muhalefet partilerinide ortak etmeye çalışmak demektir.                                                                                                                                                                                

Zamanında terör bu boyutlara gelmemişken, eşkiya şehirlere inmemişken muhalefetin tüm uyarılarına rağmen Kürt sorununu Mecliste gündeme getirme şimdi paçan sıkışınca çıkıp ortak tavır iste. İlerde terörle yine baş edemezsen "Bakın biz Muhalefetlede ortaklık yaptık ama terör yine çözülemedi" diye halka karşı kendine siyaseten prim yapmaya çalış.

Adama sorarlar bugüne kadar aklın nerdeydi? diye.

Herşeye rağmen muhalefet ve bilhassa CHP bu konuda Devletin kurucusu konumunda olan bir parti olarak terör karşısında ortak tavır almaya ve destek vermeye mecburdur. Zira kendi kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin bölünmez bütünlüğü ve bekaası için elinden geleni yapacaktır. Buna hiç şüphe yoktur.

Zaten Ülkeyi bu hale siz getirdiniz, siz çözün biz karışmayız diyerek elini taşın altına koymaktan kaçmak gibi bir durumu olamaz. 

O zaman AKP'ninde çıkıp CHP'nin çözüm önerilerine kulak vermesi gerekir. 

CHP Genel Başkanı Sn.Kılıçdaroğlu öncelikle TC. nin kendi Kuruluş ayarlarına dönmesi gerekir diye bir öneride bulunuyor. Bu demektirki Başkanlık hayallerini unutun. Anayasa'nın ilk 4 maddesi ile uğraşmayı, oynamayı bırakın. Hukuk ve Adaleti kendinize göre değil, herkese karşı eşit şekilde işletin. Terörü siyasete ve oy devşirmeye alet etmeyin. Kürsü hariç dokunulmazlıkları kaldıralım. Terörle Devlete yakışan şekilde mücadele edin ve en önemlisi Hukuktan ayrılmayın.                                                                                                                                                              

Sizler bunların hiçbirisine kulak asmayın, dokunulmazlıkları bile sadece bir kesime karşı dayatıp kendinizi aradan sıyırın sonrada muhalefetten destek isteyin. Eğer hala kendi kafanıza göre gizli siyasi ve politik gündemlerinizle terörle mücadeleye devam ederseniz o zaman ortak tavır almanın ve muhalefet desteğinin hiç bir anlamı kalmaz. Sizin tuzağınızada CHP asla düşmez ve düşmemelidir.

Sonuçta Devleti yönetme sorumluluğunu üslenmiş olanların çıkıp bu ülkenin yurttaşlarına "Terörle yaşamaya alışmalısınız" diyerek insanları toplu yerlere gitmemek için uyarmak, bu bahaneyle toplantı ve mitingleri engellemek, günlük yaşam özgürlüklerini kısıtlamak gibi aymazca ve kurnazca bir tutumu olamaz, olmamalıdır. Devleti yönetmek ciddiyet ister. 15 yıl kadar önce Ülke yönetimini teslim aldığınız terörsüz, özgürlük ve barış ortamından bu kaos ortamına gelmesinin baş sebebi sizlersiniz.                                                                                                                                                                                       

Devletin en birinci görevi halkının can ve mal emniyetini korumaktır. Bunun içinde vergiler öderler. Sadece köprü yada binalar yapmakla, avm ler açmakla, partidaşlara ihaleler vermekle, Hes'ler yada fabrikalar kurmakla Ülke yönetilemez.

Önce can sonra canan demişler.