The document has moved here.
|
||
![]() |
Kurucu Parti Sıfatını Korumak ve Halka Güven Vermek | |
Özhan Mete | ||
ozhanmetechp@gmail.com | ||
Sonuçları tartışmalı bir Referandum’dan sonra Yeni Anayasa için uyum yasaları yapılırken bu arada AKP Olağanüstü Kongresinide bitirdi ve Sn.CB Recep Tayyip Erdoğan tekrar partisinin Genel Başkanı seçildi. Böylece Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir Cumhurbaşkanı aynı zamanda bir partinin Genel Başkanı oldu. Diğer bir deyişle zaten bildiğimiz siyasi ve taraf kimliğini yasal bir statüye büründürdü. Tartışılan ise parti kimliğinde bir Cumhurbaşkanı’nın siyasi ve politik statüsü ne olacaktır? Yani Sn.Cumhurbaşkanı herhangi bir siyasetçi yada sade bir vatandaş ile ters düşüp iş Adalete intikal ettiğinde Mahkemeler davalara Cumhurbaşkanı mı? yoksa bir Parti Genel Başkanı olan normal bir politikacı olarak mı bakacaklardır? Benim mantığıma göre bir partinin Genel Başkanı olan politikacı kimliği ile değerlendirmeleri gerekir. Yani Sn.Kılıçdaroğlu, Bahçeli yada diğer parti liderlerine hukuk nasıl işliyorsa kendisinede aynısı işlemelidir. Aksi halde haksız bir rekabet ortaya çıkacak, AKP dışındaki parti liderleri yada politikacıların hitabet ve propaganda özgürlükleri sınırlanmış olacaktır. Hele Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırıldığı bir Ülkede bu durum son derece yanlıştır. Önümüzdeki süreçte bu işin nasıl işleyebileceğini göreceğiz. Ancak adaletli, parti liderleri arasında eşitlik haklarını koruyan hukuksal bir çözüm şarttır Devlette Feto örgütüne karşı operasyonlar tüm hızıyla devam ediyor. Ancak bu operasyonlar Feto örgütüne mi? yoksa AKP muhaliflerine mi? belli değil. İş aynen geçmiş Ergenekon davalarında olduğu gibi birbirine karıştırılmış durumda. Kendilerine her muhalif olanları Fetocu olarak fişleyip tutukluyorlar. Ancak içlerinde nedense bir tane siyasetçi yok. Bu işin siyaset ayağı gözardı edilmeye, gizlenmeye çalışılıyor. AKP’nin tam düşüşe geçtiği günlerde bir anda dengelerin lehlerine döndüğü 15 Temmuz’un bu tür yaklaşımlarla geçerliliğini gitgide kaybettiğini görüyoruz. Bunu sadece bizler değil, AKP seçmenleride görmeye başladılar. Yani olayların gitgide Sn.Kılıçdaroğlu’nun “kontrollü darbe” sözlerini doğrular nitelikte geliştiğini görüyoruz. Zaten 15 Temmuz’un hemen ertesinde yazdığım bir makalemde “Buda Darbenekon Olmasın” başlığıyla şüphelerimi dile getirmiştim. Bu iddialarım Devleti yönetenlerin tasarruflarıyla gitgide daha çok doğrulanmaya başladı. Bunların dışında bence dahada önemlisi olan muhalefet yani YSK’ya göre %49 kamuoyuna göre daha fazla bir orana sahip #HAYIR cephesine gelince; Bu cephenin %25 ile en büyük paydaşı CHP’de şimdilik sesler kesildi gibi görülüyor. Parti içindeki bazı Milletvekillerinin Olağanüstü Kongre talepleri Sn.Kılıçdaroğlu’nun reddetmesi sonucu Olağan Kongre takvimine dönüştü. Ülkenin geldiği bu süreçte doğrusuda buydu. Zaten mevcut delegelerle gidilecek bir Kongrede muhalefetin kazanabilmesi olasılık dahilinde değildi. İş daha önceleride olduğu gibi bazılarının kahramanlık gösterileri ile son buldu. Hele kazanıldığı halde YSK’nın yanlış kararıyla kaybedilen aslında başarılı bir Referandum’dan sonra zaten yeterli imzayıda toplayamazlardı. Şimdi CHP’de yapılacak iş fazla gecikmeden Başkan adayları için çalışmaları hızlandırmaktır. Zira erken seçim tehditi her an olasıdır. Referandum öncesi bir yazımda erken seçimden korkan MHP’ye karşı “esas evet çıkarsa erken seçim kaçınılmazdır“ iddiasında bulunmuştum. İddiamın hala arkasındayım. Bu önümüzdeki süreçte her zaman iddia ettiğim gibi CHP bilhassa öncelikle kendi örgütü içinde önlemlerini almalıdır. Bunu yaparkende çeşitli kimlikler arasında ayrıştırıcı bir tutum izlememelidir. Öncelikle parti içinde barış olmazsa dışardaki #HAYIR cephesine karşı güven verilemez. Bana göre parti içi barışın önündeki en büyük tehlike Mahallelerden başlayacak olan kongre ve delegasyonlardır. Yıllardır CHP’nin başarısızlığı, birlik ve beraberlik ile örgüt çalışmalarına yeterli katılımın sağlanamamasının en önemli nedenlerinden birisi budur. Öncelikle “seçimsiz bir tüzük kurultayı” yapılmalı, bu tüzükle tüm üyelere seçme hakkı verilmeli, mevcut üyeler yeniden güncellenmeli, liyakat ve emeğe saygı gösterilmelidir. CHP üyelerine oy kullanma hakkı ve aidiyet duygusu verilmedende örgütlerde güven ve çalışmalarada katılım sağlanamaz. Kavga ve ayrışmalarda eskisi gibi devam eder gider. Zira daha şimdiden birilerininde perde arkası teşvikiyle negatif propagandalar ile örgüt tabanında çatlak sesler ve gruplaşmalar başlamıştır. Bu delegasyon mücadelesi partiyi hiçbir yere götüremez ve partiiçi kavgayı körükleyeceği gibi, kavgalı ve puslu havadan yararlanmaya çalışan birilerine de malzeme olur. Bu kavgalar ise %49 #HAYIR cephesinin dağılmasına yol açar. Rakipleri dahada beter güçlendirir. CHP radikal karar ve uygulamalarla öyle bir hale getirilmelidir ki; Her bir üyesi "Ben ne olacağım? değil, partim ve Ülkem ne olacak?" diyebilmelidir. Bunun dışında CHP’nin hiçbir şansı kalmamıştır. Güçlü, kendi içinde birlik ve beraberlik ile yüksek katılımı sağlamış bir CHP’nin tüm #Hayır cephesini ikna edebilmesi çok daha kolaydır. Artık seçimleri kazanabilmenin tek matematiksel sonucu en az %50.01 alabilmektir. Bunun altındaki sonucun hiç bir önemi kalmamıştır. Önümüzdeki Başkanlık seçimleri ise kurucu bir parti sıfatıyla CHP'nin önündeki son şanstır. Bu defada iyi kullanılamazsa Ülke bir daha geri alınmamak üzere tamamen "tek adamlık" sistemine teslim edilmiş olacaktır. |
||
Etiketler: Kurucu, Parti, Sıfatını, Korumak, ve, Halka, Güven, Vermek, |
|