Evet herkesin sonuçlarını merak ettiği Genel Seçimler bitti ve tablo ortaya çıktı.
Öncelikle her zaman olduğu gibi açık yüreklilikle gerçekleri gözardı etmeden, olayları saptırmadan objektif olarak kendi düşüncelerimi paylaşacağım.
Seçimlerden net olarak sadece MHP ve HDP başarılı çıkmıştır. Bunun altını çizelim. AKP ise bu kadar yolsuzluk, Anayasal suçlar, ekomi ve yanlış dış siyasete rağmen ciddi oy kaybetsede %40 la yinede birinci parti olmuştur. En azından ben yine kazandım diyebilecektir.
Oyunu artıramayan tek bir muhalefet partisi ise CHP'dir. Bu açıkça dile getirilmelidir. Kendin kazanamadıktan sonra bir başka partinin kazanmasını yada kaybetmesini bir kazançmış gibi lanse etmek yanlıştır.
Bu seçimlerin tek ve net mağlubu Cumhurbaşkanı RTE'dir. Desteklediği partinin aldığı oylara bakıldığında bulunduğu konum tartışılır hale gelmiştir. Yani karşısında %60 lık bir muhalif kamuoyu oluşmuştur. Sonuçta kurduğu başkanlık hayalleri gerçekleşmemiştir. Bırakın Anayasayı değiştirebilecek, tek başına hükümet kurabilecek bir oranı dahi yakalayamamıştır. Halk orada dur fazla ileri gittin demiştir.
CHP ilk kez tam sol ve sosyal demokrat bir partiye yakışır sosyal ve ekonomik projelerine, Genel Başkan ve çoğunluk Milletvekili adaylarının ile örgütün özverili çalışmalarına, yoğun seçmen katılımına rağmen...kısaca herşey istediği gibiyken malesef eski vefakar kendi seçmenlerinin dışında halktan karşılık bulamamış, kendisine gönül vermiş taban kitlesini yine sükut'ü hayale uğratmıştır.
Bunların nedenlerini ilerde gerek parti içinde gerekse demokratik ortamlarda elbetteki tartışacağız. CHP'nin bir başka partinin barajı aşması için gereğinden fazla çabası HDP'ye kaptırdığı 1-2 puanına mal olmuştur. Çok daha önemliside gerek kürt açılımı ve İmralı görüşmeleri, gerekse yolsuzluklar nedeniyle rahatsızlık duyan AKP'deki Merkez Sağ seçmenlerin emanet oylarının bir kısmınıda alamamıştır. Seçim sürecindeki izlenimlerime göre bu oylardan en az 3-4 puanını CHP alabilirdi. Beklentim ise en kötü ihtimalle %27-28 civarıydı.
Bunun nedeni ise partisi içindeki kaynamayı gören RTE'nin hemen devreye girerek HDP'yi hedef alıcı ve aşağılayıcı konuşmalar yapmasıdır. Bir tarafta HDP ile bağları koparmış görüntü veren AKP, diğer tarafta HDP'ye destek görüntüsü veren bir CHP olunca AKP içindeki kararsız ve kaçmak üzere olan seçmenler oylarını yine AKP'de bırakmışlardır. Tehlikeyi fark eden Sayın Kılıçdaroğlu'nun bu konuda örgütünü uyarması ise fayda etmemiş, zaten o zamana kadar iş işten geçmiştir.
Şimdi bazıları CHP 3-4 puan daha alsaydı ne olurdu yine birinci parti çıkamazdı diyebilir. Evet çıkamazdı ama bir önceki seçimlere göre istikrarlı olarak oylarını artırmış ve seçmenlerinin güvenini kaybetmemiş olacaktı. %27-28 demek AKP'ninde psikolojik sınır olan %40 ın altına düşmesi demekti. Ayrıca bu kadar çalışıp, emek verenlerden belkide 14-15 tane Milletvekili adayı daha meclise girebilecekti.
Neyse olan olmuştur. Geriye dönmek olanaksızdır. Bir dahaki seçime diyelim.
......
Seçimlerden çıkan mesajlar şudur;
Başta Cumhurbaşkanına artık yeter haddini, yetkilerini aşma, hükümete barajı kaldır kaldırmazsan biz böyle deleriz, muhalif partilere ise artık uzlaşın ve AKP'den iktidarı devralın demiştir.
Çıkan tabloya göre ne olur?
1. AKP tek bir parti desteğiyle koalisyon hükümeti kurabilir.
Bu kadar yolsuzluk ve hırsızlık suçlamalarından sonra bilhassa CHP ve MHP'nin buna yanaşacağını sanmıyorum. Zira bu iki partinin seçmenleri AKP'den biran evvel hesap sorulmasını isteyeceklerdir. Aksi halde bu iki partininde bitişi olur. AKP ise zaten kendisinden hesap soracak bu iki partiyle uzlaşamaz.
HDP ile AKP koalisyonuna gelince İmralı ve Kandil'e açılım sürecinde söz verilen taleplerinide hesaba katarsak bu olabilir. HDP açılım sürecindeki talepleri yerine getirilirse itiraz etmeyecektir. Zaten İmralı ile Kandil işbirliğinin devamını istemektedir. Demirtaş'ında buna itiraz edebilecek gücü olduğuna inanmıyorum. Yolsuzluklar zaten umurlarında değildir. RTE'ninde ekmeğine tereyağdır. Ancak AKP bu kadar atıp tuttuktan sonra tekrar buna yanaşır mı? Ellerinde kalan son emanet oylarıda kaybetmeyi göze alırlar mı? Onu bilemem.
2. Diğer partiler aralarında 3'lü koalisyon kurabilirler.
Buda ancak HDP kendi açılım taleplerinden vazgeçerse olabilir. Ancak bu kadar mücadeleden sonra vazgeçeceklerini sanmam. Hele İmralı arada olduğu ve muhatap kabul edildiği sürece. Bu durumdada başta MHP, hatta CHP'de buna sıcak bakmaz.
3. AKP bir partinin dış desteğiyle azınlık hükümeti kurabilir.
Kabineye girmedikten sonra diğer 2 parti zaten bunu reddeder. İmralı devreye girerse 1 nci olasılıktaki gibi HDP bunu kabul edebilir.
4. Diğer herhangi iki parti üçüncü partinin dış desteğiyle azınlık hükümeti kurabilir.
CHP ile MHP hükümet kurar HDP'de dışardan destek verebilir. Burdada yine HDP'nin taleplerinin birçoğundan vazgeçmesi ve İmralı ile Kandil'dende bu konuda olur almaları gerekecektir. Aksi halde bunu yine başta MHP ve tabiki CHP'de kabul etmez. Bir sonraki seçimlerde başlarına gelebilecekleri çok iyi bilirler. Bu ihtimal bu şartlarda arada İmralı olduğu sürece zordur.
5. Muhalif 3 partiden herhangi birisi yine dışardan 2 partinin desteğiyle azınlık hükümet kurabilir.
Bu son alternatifin hayata geçirilmesi olanaksızdır. İki partinin birden kabineden feragat etmesi beklenemez.
Şimdi bu tabloda partilerin dokuları ile seçmenlerine verdikleri vaadlerine baktığımızda burdan bir 3'lü koalisyon çıkması çok zordur. Tek çözüm; üç partide beklenti ve vaadlerini şimdilik rafa kaldırıp, taleplerinden vaz geçerlerse uzlaşma olabilir. CHP ile MHP yıllardır hükümet ortağı olmadıkları için bu fırsatı değerlendirmeye çalışacaklardır. Ancak HDP kendi taleplerini mutabakat metnine yazdırmadıkça bu işe girmek istemeyecektir.
Sonuçta bu 3 partinin seçmenlerine verdikleri vaadleri gözönüne alırsak kendi açılarından işleri çok zordur. Bu koalisyonda verdikleri sözlerden geri adım atacak yada verdikleri sözleri uzlaşma metnine yazdıramayacak bir parti zora girer ve AKP yeniden güçlenir. Kısaca iş muhalefet açısından bıçak sırtıdır.
Uzlaşma olmayacaksa iş uzatılmamalıdır. İş uzarsa yada çözümsüzlüğe giderse provokatörler devreye girip ortalığı karıştırabilir. Hükümetsiz ve otoritenin olmadığı bir ülkede herşey olabilir.
Bana göre erken seçim kapıdadır. En doğru kararı verebilecek halk yeni seçimlerle işi düzeltebilir. Daha net bir tablo ortaya çıkarabilir. Ancak yeni parlamentoya giren milletvekilleri buna sıcak bakar mı? O da ayrı bir konudur. Aksi halde 2 yılın dolması beklenecektir. Bu durumda bilhassa ülke ekonomisi ne hale gelir? Enkazı sonra kim nasıl kaldırabilir? O da ayrı konudur.
Belki yeni Milletvekillerine erken seçimde yine adaylık sözü verilirse partilerde sorun çıkmadan bu iş çözülebilir.
Tabiki tüm yukardaki olasılıkların dışında Cumhurbaşkanı faktörünü unutmamalıyız. Kanun yasa tanımayan, kaos çıkarmaya alışık bu zat hiç olmadık ve beklenmedik şeylerde yapabilir. Herşeye rağmen sürprizlere hazırlıklı olalım.
|